5 Eylül 2010 Pazar

Bozuk Para ( Çılgın Hikaye )


Not : ( yaklaşık 1 yıl önce , uykusuz bir gece vakti aklıma gelen ve bulanık gözlerle yazdığım bu yazıyı direkt buraya kopyaladım. o yüzden hiçbir değişiklik yapamadım , kalın harfler kullanamadım ve büyük - küçük harf olayını dikkate alamadım. ulama falan zaten onları siz buluyorsunuz )



Odaya girdi. biçimsizce yerleştirilmiş eşyaları derleyip toparlama cesareti olmadığı için karmakarışık duran yatağına yattı ;

"bugün tam bir fiyasko"

sevgilisi andy hartley ile olan ilişkisinin kötüye gittiğinin farkındaydı. onu , en yakın arkadaşı ve aynı zamanda bir zenci olan fadel moncihcihi ile yakalamıştı. bu iri kıyım , sinirli ve ahlaksız adam onun en yakın arkadaşı ve sevgilisinin kaçamak yaptığı bir zenciydi. kafasından onu zorbalıkla uyarmak geçti. fakat daha sonra düşündü , zor balık bile daha mantıklıydı. çünkü o kaslı zenci onun ağzını yüzünü kırar , üstüne üstük ileri bile gidebilirdi. mecburen modern ve uzalaşmacı bir tavır içine girdi. "aman be nolcak , hayat iki bacak arasında olamaz ya" dedi. daha sonra kendi iki bacağının arası ve arkadaşı moncihcihi'nin iki bacağının arasında gidip gelen kısa bir hayale daldı. zaten hayalin en kesin ve en büyük bölümlerine o kaslı zenci hakimdi. aniden çalan telefon ziliyle birlikte bu çirkin , umutsuz ve kırıcı hayalden uzaklaştı. sevgilisi hartley ona mesaj atmıştı. " pişman oldu heralde , bende affediyim artık " gibi godoşluk kokan bir düşünceyle mesajı okudu ;

"biliyorum bana kızgınsın. ama yapabileceğim bir şey yoktu. o beni baştan çıkardı ve bende çatır çutur....."

telefonu duvara fırlattı ve mesajın geri kalan kısmını okumadı. ardından bir mesaj sesi daha duydu. bakmak istemese bile yüreğinden gelen sesi dinleyerek mesajı okudu. mesaj hartley den geliyordu ;

"çatur çutur off yani"


sevgilisi gitgide çirkinleşiyor , özür dileyip af bekleyeceği yerde işi sulandırıyordu. bir anda aklına linae geldi. aslında linda daha güzel , daha alımlı ve efendi bir kızdı. bu hartley gibi kaşar değildi. 5 dakika lindayı düşündükten sonra bir anda çok sinirlendi , aniden moncihcihi ile konuşmaya karar verdi. en nihayetinde aldatılmak ona koymuştu. hartley'in ona geçen doğumgününde almış olduğu ipod u alıp evden çıktı. gidene kadar sürekli olarak eye of the tiger , welcome to the jungle , deliyürek - miroğlu yasaları gibi gaz mp3 ler dinledi. kendisini o kadar cesur , o denli kahraman hissediyordu ki , değil 1 monchicihi , 10 monchicihi gelse kar etmezdi.
kapının ziline bastı , ardından megafondan gelen sesi duymak için kulaklığın tekini çıkarttı. megafondan "kim o" diye bir insandan çok öküzü andıran bir ses geldi. belli ki bu arsız hayvan bir şeylere sinirlenmiş ve kızmıştı. gayet alçak ve mülayim bir ses tonuyla "benim" dedi. o kadar alçak ve mülayim bir ses tonu seçmişti ki , b ve e harflerinden sonrası bir muallaktı. zaten monchicihi ilkokul terk bir ayı olduğu için kelimenin devamını kestirebilecek bilgi ve donanıma sahip değildi. megafondan 2. kez yükselen ses bu kez , "kimsin lan y...rağım" gibi anlamsız bir öfke ve hakaret içeren cümleyle kükredi. ipod un diğer kulaklığını da korkuyla çıkarttıktan sonra son gücüyle "benimmm" dedi. fakat bu kez anlaşılır olan ses uzayan "m" ler yüzünden fazla feminen bir hal almıştı. kendi kendine "Allah belamı versin" dedi. megafon bu kez "sen misin lan hırbo" sesiyle yankılandı ve kapının açılmasını müjdeleyen "çıkırtps" sesi duyuldu. megafondan gelen "lan" ve "hırbo" kelimeleri ona o kadar fazla güç verdi ki , en azından samimiyiz , dayak yemem heralde düşüncesiyle kapıdan mutlu bir şekilde içeri girdi.

şimdi eye of the tiger dan yoksun , titreyen elleri ve yürümesine engel oluşturan güçsüz bacakları ile asansöre doğru yürüyordu. bir an "acaba merdivenlerle çıksam daha karizmatik ve ürkütücü olur mu" gibi gereksiz bir beklenti içerisine girdi. fakat bu düşüncenin ona sadece efor kaybettireceğini ve terlemesine yol açacağını hesaplayıp asansöre binmeye karar verdi. asansöre bindi , 8. kat düğmesine bastı. oysa gitmesi gereken kat 9. kattı. bunu fark ettiğinde iş işten geçiş olduğu için stop düğmesine basmaya karar verdi. yemedi , "n'olcak , 8 de iner , 9'a çıkarım. hem merdivenle çıkma karizmasını da yaşamış olurum" diye düşündü. hem merdivenle çıkmış olacak , hemde az efor sarf ederek terlemeyecekti. kendini bir sinsi , bir kurnaz gibi hissetti. asansör içersinde aynaya bakarken "piiiuuuv saç baş dağılmış" diye içinden geçirdi. sonra düşündü , umarsız ve kaygısız olması lazımdı. yani en azından öyle görünmesi. 8. katta indi , 9'a çıktı. kapı henüz açılmamıştı. kapıyı çaldı , açıldığında karşısında terli , bornozlu ve mutlu bir monchicihi gördü. "naber lan" şeklinde gelen soruya pişkin bir ifadeyle "iyi işte noolsun" diye cevap verdi. içeri girdi.


monchicihi evde yalnız olmadığını , bir bayan arkadaşın olduğunu söyledi. kişiliksiz ve godoş bir tavırla "ooo mala vuruyon hee" gibi anlamsız bir yalakalıkla , samimiyetin b.kunu çıkartan bir cümle kurdu. karşılığında almış olduğu "herıld olum , abin 7/24 bankamatik gibidir" dedi. dövmeye geldiği adam kaslı , çapkın , zenci ve özgüveni yerinde birisi olmasının yanında artık bir "abi" , onun yapamadıklarını yaptığını gördüğü bir "idol" haline gelmişti. kocaman koltuklarda küçüldükçe küçülmüştü. kızgın , korkak , aciz , heyecanlı ve şaşkındı. bu kadar bağımsız duyguyu aynı anda yaşarken ne yapabilirdi ki ?
monchicihi ona bir şey içmek isteyip istemediğini sordu. "çay" dedi. çay , onun cümlelerini ciddileştirebilecek , mevzuyu delikanlılaştıracak yegane içecekti. fakat monchicihi "çay yok lan istiyorsan git bakkaldan kap gel , hem ekmekte kalmamış" dedi. dövmeye geldiği adamın yamağı , yardakçısı olmasına ramak kalmıştı. çok ani ve geçerli bir sebep sunup "çay" sevdasından vazgeçmeliydi. bir an içinde düşünüp "yaa sktr et , soğuk bir şeyler içelim" dedi. içelim ? yüzsüzlüğün kitabını son sürat yazarken ağzından çıkan kelimelere şaşkınlığını sadece 1 sn sonra yaşıyordu. işler gitgide b.ka sarıyor , monchicihi ipleri eline alıyordu. "hem" dedi , "ben seninle bir şey konuşmak için geldim"

içerden gelen bardak ve su sesleri kesilmiş , yerini ritmik şapırtılar almıştı. tekrarladı , "bir şey konuşmak için geldim"

uzun müddet ses gelmeyince içeri doğru gitmeye karar verdi. mutfağa kafasını uzatmasıyla birlikte monchicihi , hartley ve linda'yı gördü. uzun süre izledi , baktı ve kalakaldı. yaklaşık 4 dakika sonra onu fark ettiler ve yapmakta oldukları şeyi sonlandırdılar. monchicihi gür bir sesle "amuğa goyim ne geliyon lan" diye haykırdı. utanmaz adam , hem kız arkadaşını , hem muhtemel kız arkadaşını mutfakta pis emellerine alet ediyor , hemde onun eve gelmesine izin veriyordu. hayal kırıklığı yaşamış , bütün cesareti yıkılmıştı. salona gidip tv'yi açtı. sesi sonuna kadar getirip , yaşlı gözleriyle ekrana baktı. ovv , en sevdiği program başlamış ve kadın ne dekolte bir şey giymişti. biraz izledikten sonra tuvalete gitti , 5 dakika sonra çıktı. kapıda hartley vardı , göz göze geldiler. sevdiği kadın , aşık olduğu , uğruna ailesini terk ettiği kadın onun gözlerinin içine adeta bin ordu yollamışcasına bakıyordu. gözlerinin içinde bir harp , bir sulh , bir hezeyan yaşandı. bütün bir hayatı , hayatından geçen kadınlar ve her şey , gözlerinin önünden bir anda geçti. daha sonra monchicihi geldi , uzun uzun bakışan bu aşıkların halini kısa bir zaman dilimi boyunca seyrettikten sonra "lan bir ekmek al da seninle şu konuşacağın şeyi konuşalım" dedi. sert ve öfke dolu bakışlarla monchicihi'ye baktı , ardından gözlerini çok kısa bir müddet hartley'e çevirdi ve kapıya doğru yöneldi.


tam kapıdan çıkarken beline sarılmış beyaz havlusu ve six packleriyle ona gayet ciddiyetsiz bir vaziyetle duran monchicihi'ye "ulan insan bir sorar paran var mı yok mu diye , minibüs param bile eksik ne ekmeğinden bahsediyorsun lan" dedi. ağlamaklı oldu , olmalıydı da çünkü ağlamaklı olmazsa moncihcihi ona bağırıp iyiden iyiye yerle yeksan edebilirdi ruhunu. insaflı çıktı monchicihi , ayakkabılıkta duran kullanılmayan kül tablasından gerekli miktarı verip yolcu etti.

1 yorum:

Buraya bir şey yazıyorsun , küfür falan olmazsa seviniyorum.