13 Aralık 2015 Pazar

Şak'r


...sonra biz patates yedik, kalıplar döküldü, ruhlar falan saçıldı sağa sola.

Sonra faytonlara bindik, kilometrelerce zulm hüküm sürdü, bi kadının eli kanlıydı ve sakallarımıza dokundu. Hepimiz birer korkaktık ama cesur gibi yaşıyorduk; kılıçlar, şaraplar, kahve, duygu durumlar ve hatta ağzımızda dikenli otlar.

Derken daha sonra şeytan geldi, kalbimize karıncalar bıraktı. Giderken kafasını bile çevirmeden tam olarak şunları söyleyip gitti:


Siz,
Rostolarınızı
Ekmeklerinizi
Şarap ve şarapnel parçalarınızı bırakıp gidin
Topuklarınız uyuşana ve hatta
Uyuşana kadar
Uyuşana
Kadar
Uzaklara gidin.

7 Aralık 2015 Pazartesi

Talim ve Tersi



Objelerde ima olmaz abiler
En fazla yorgunluktur,
Çöker
Mesela bir kalemlik
Ne kadar çıldırasıya olabilir
En azından öğle vakitlerinde.

Şimdi bir hiaye düşünsem,
En çok soldan sağa geçen ayıplıklar
Birleşik cümleler ve huzursuzluk,
Reçeller,
Şehirler,
Belki mola yerlerindeki molalar,
Kot pantolonlarımız ve beyaz çoraplar.

Ben dilimizi çok iyi biliyorum
Dağ,
Ova,
Biber,
Tokluk ve açlık gibi aşırı şeyler
Bu kadarına izin veriyor diğer taraftan
Sınırlarımız.

Zaten nereye gitse bir kaplumbağa,
Ona yol hep yoldur,
Çimenler ona da yeşildir, bizim gibilere de
Biz gibilerin de
Canı harbiden cehenneme.

Şey diyesim var:
Ne kadar düşünsem aklıma hep aynı şarkı geliyor;
Caka, fiyaka ve afil arıyor
Duk.