1 Temmuz 2016 Cuma

Gal'ya



Çok uzun zaman olmuştu, gelelim dedik.


* Olayları anlamakla zamanını harcama, bu sadece kısır bir döngüdür.

* Yalnız kalmaktan korkanlar kendilerini sevemeyenler değil midir?

* İnsan hayatının her saniyesinde aynaya bakar aslında.

* Geri almak diye bir şey yok; inşaa bitmez, bitmemeli.

* Severek başlayacak her şey ve bunu bilmekle de farkındalık.

* Açıklamaya ihtiyaç duyulan şeyden hayır gelmez.

* Tanrının çok güzel çocuklarıydık bi tarihe kadar.

* Kendine daha yabancı da, daha tanıdık bir sima da yok.

* Yansın kafalar, küle muhtacız.

* Aradığını bulmak, kaybolmayı göze almaktan geçer biraz.

* Öğrenmeyi bitirmeyenlerden öğrenecekler geriye kalanlar.

* Kaygılardan kurtulmadan güvenle varabileceğimiz bir liman yok.

* Vazgeçmeyi öğrenmek cesaretin en kuvvetli örneği.

* Dinlemeyi bilmeyenin ifade edebilmesi de mümkün olmaz.


Aklınıza takılan bir şey olursa Alice'e sorun, o size anlatacaktır.




4 Mart 2016 Cuma

Mantık ve Şeyler



İnsanı insan yapan zekası mıdır yoksa duyguları mı?

No:1

Geçenlerde yakın bi arkadaşım anlattı: Çocuğun çok yakın iki arkadaşı var, bunlar sevgili ve 7 yıldır birlikteler. İlişkinin son zamanları kavga gürültü, ilgisizlik ve mutsuzluklar dolu. Kız sevgilisine son zamanlarda biraz soğuk davranmaya başlıyor ve en nihayetinde kaçınılmaz son olarak ayrılıyorlar. Daha doğrusu kız çocukla buluştuğunda bu kararını açıklıyor, mekandan efendi gibi çıkıp tripli bi şekilde vedalaşıyorlar. Akabinde geçen 1 aylık sürede çocuk perişan, kız dünya mutlusu biçimde hayatlarını sürdürüyorlar derken 1 ayın sonunda bi şekilde buluşup konuşmaya karar vermişler. Konuşma tam 8 saatlik bi buluşmaya dönüşmüş ama durum stabil.

No:2

Vaktinde bi dostum bi kıza aşık oldu. O zamanlar ilişkiden yeni çıkmış, kafa trilyon geziyor ama bu kızı gördüğü andan itibaren pamuk gibi bi adam haline geldi, bütün yaşamını kızla bi ilişki kurabilmeye adadı.
Aradan 4-5 ay geçti, bunlar bi ilişkiye başlamış bulundu ve hatta ayrılığın eşiğine geldiler. Alkolizm kokan bi masada çocuk bana ilişkinin geldiği durumu ve ayrılık mevzusunu anlatmaya başladı. Yer yer ''Abi görüyorsun yaptıklarını'' diyor, an geliyor ''Ya artık yeter valla'' diye yaşadığı şeyi kötülüyor. Yani 4-5 ay önceki Romeo gitmiş, eski eşini ''Bi susar mısın lan?!'' diye yumruklayan Flash Tv karakteri gelmiş. Şimdi tabi direkt olarak öyle düşünemeyiz ama yüzeysel baktığında da durum bu.

No:3

Yakın zamanda bi arkadaşım bahsetti: Kız lisedeyken bi çocuktan hoşlanıyor, ne yapıp edip çocukla tanışıyorlar. Çocuk lisenin Çağatay Ulusoy'u gibi bi şey ama kız buna nasıl yaklaştıysa bi ilişkiye başlıyorlar. Kız dahil herkesin beklentisi çocuğun kısa süre sonra ''Yaa ben yapamıyorum hadi görüşürüz'' deyip gitmesi ki öyle de oluyor fakat bu sürede kız da çocuğun bazı hareketlerinden irrite olduğu için bu teklifi mutlulukla karşılıyor. Hatta kız bi süre çocuğa bunu nasıl söyleyeceğini düşünmüş ve çocuk kendisine bunu söyleyince rahatlamış. Neyse tabi çocuk şok, bu durumu kabullenemiyor ve kızın peşine düşüyor. Her gün mesajlarla başlayan kabullenememe okul koridorlarında yalvarışlardan kantinde (kızla ilişkisi olduğunu düşündüğü) çocuklarla kavgalara kadar devam ediyor. Hikayenin sonunda yakışıklı kralımız hazin biçimde bi paçavraya dönüşürken kızımız okulun en popüleri ünvanını kazanıyor. Hikayenin en ilginç tarafıysa; o güne dek derslerinde çok başarılı ama popülaritesi düşük olan kızımız bu olayların sonrasında sıradan bi eğitim hayatı yaşarken, haşarı çocuğumuz kusursuza yakın bi eğitim hayatına imza atıyor. Kısacası basit bi lise aşkı hayatları değiş tokuş ediyor.


Peki asıl soruya gelecek olursak: İnsanı insan yapan zekası mıdır yoksa duyguları mı?



Bu sorunun cevabını bilim insanları beynimizle açıklıyorlar. İşte garip, uzun, latince tanımların arasından seçip çıkarılmaya müsait onlarca şey. Oysa beynin insana neler yaptığından önce, nasıl çalıştığını ve kontrol edilme şeklini deşifre etmek daha mühim gibi. Yukarıdaki örneklere farazi bi başkasıyla devam ederek örneklemekten kıvanç duyarım:


 A ve B iki sevgilidir. A'nın B'ye oranla hisleri kıyas kabul etmeyecek kadar yoğundur ve B günlerden bi gün A'yı terk eder. A'nın önünde şu yollar mevcuttur;


1) B'den ayrılmamaya direnmek,

2) B'den ayrılıp kendi hayatına yoğunlaşmak,
3) B'den ayrılmak ama bekleyecek olmak,

Tercih ne olursa olsun iplerin A'nın elinde olduğunu hepimiz söyleyebiliriz sanırım. Peki öyle mi yaparız? Elbette hayır. Ya gider bar köşelerinde -gerçekten köşe, kasvetli olur diye- her gece içeriz ya da B bizi görsün diye sağda solda hayvanlar gibi fotoğraf paylaşır dururuz. Sorunun cevabını da burada bulmak mümkün.


İnsanın yapısı gereği kriz durumlarındaki standart davranışları aynıdır; halk arasındaki adıyla panik. Kriz anını yönetebilen insanlar zaten hep gıptayla baktığımız ve ''Ya ben olsam camı çerçeveyi indirmiştim herif ne sakinmiş'' dediğimiz, cool diye gıcık olduğumuz tipler. İşte yukarıdaki örnekte 3. şıkkı tercih edip, bu tercihi insan gibi değil de panik halinde yapmanın basit belirtleri de şunlar:


a) Sürekli sosyal kal,

b) Hemen her anı görülebilecek yerlerde belgelendir,
c) Hissetmesen bile karşı cinsle yakınlaş,
d) Alkol tüket,

Buradaki problem bunları yapmak değil, bütün bunları başkasını kazanma paniğiyle yapmak. Oysa B'nın A'yı terk etmesinde de olduğu gibi geri dönüşü mümkün kılacak şey yine A'nın bu kararı vermesinden fazlası değildir. Şayet A sırf B'nın bunları yapmasından ötürü dönüyorsa koyim öyle aşka çok afedersiniz. Burada dikkat edilmesi gereken husus ilişkinin bi dehlizin içinde olup olmadığıdır, şayet öyleyse zaten konu birinin dönüp dönmesinde de çok öte zaten.


İnsan olarak mantığımızın ve duygularımızın ayrılabilmesi, karar mekanizmamız ve vicdanımızın olması bizi hayvanlardan ayırıyor diye artist artist konuşup hava yapmayı biliyoruz. Peki sırf terk edildik diye olmadığımız birisi gibi yaşamanın, bi aslanın sırf acıktığı için bizon sürüsüne saldırmasından ne farkı var? Üstelik aslan harbi emekçi bi hareketle cevvallik yaparken biz d.lyarak gibi hareketler yapıyoruz ve ekmeğimizde bile değiliz.


Açıkça söylemek gerekirse ben panik halinde ilişkisini kurtarmaya çalışıp kurtarabilen kimseyi görmedim. Ha zaten o konunun temeli de egosantriktir, yazdığım hikayelerden de anlaşılacağı gibi. Örneğin terk etmek en fazla vicdani bi konu haline gelirken terk edilmek duyguları ve varlığı incittiği, bilinç tarafından tehdit olarak algılandığın için daha agresif tepkilere yol açar. Yani terk edilen insanın beyni bunu onarmak adına ''Şimdi git ve o geri zekalıyı geri getir'' der. Buradaki sorun beynin daha sonrasını görmemesinden kaynaklı olarak sadece hasarı onarmaya çalışan, öfke dolu bi yapıda hareket etmesidir. Oysa beynin bize ''Ya birader zaten giden gitmiş, bu dönse n'olcak yine gider bu'' gibi şeyler söylemesi gerekirdi. Tabi bunu yapabilenler de yok değil ama zaten o insanlar bu yazının konusu bile değil.



Ben en baştaki sorunun cevabını bilmiyorum bu arada, bilen yazsın.