30 Ağustos 2010 Pazartesi

Pilav Üstü Hayat - 2




Gece 3 olduğu zaman kimse kalmıyor benim etrafımda. Aslında gece 3 yaşamak için iyi bir saat , dinlenmek ve dinletmek için. Uyanın diyesim geliyor , geri gidiyor. Böyle bir şey işte.
Önce cep telefonu sonra sim kart bozuldu. Yeni telefon ve yeni sim kart aldım , telefon neyse ama sim kart kaybolunca gerçekten sıkıntılı oluyor. Benim sim kart facebook gibiydi , yıllardır görüşmediğim onca arkadaşımın numarası vardı içinde ve sim kart değişince hepsi gitti. İşin enteresan tarafı ; beni yıllardır aramayan o insanlar benim sim kart kayboldu kaybolalı adeta coştu , beni hatırlayası geldi hepsinin. Bugün mesela biri aramış , numara var isim yok. E nasıl olsun ? Koca sim kartın içinde 8 tane numara var. Benim tabi öyle bir yapım , öyle bir iç dünyam da varki , ben mesela o insanı geri arayamıyorum. Çünkü aradığım zaman mecburen "ya tanıyamadım" demek zorunda kalıcam. Hayır öyle olmasa bile "ulan bu kim ?" diye çıkarabilmek için oyalamak zorunda kalabilirim , hiç hoş değil.

Dün sabah zaten normal saatler içinde uyumayan bir insan olarak yine uyumazken , birden bire uykum geldi. Uykum geldi gelmesine ama sol omuz taraflarında bir ağrı da vardı. Ben çok değişik bir insanım , kafam yarılsa "tamam lan sorun yok" derim ama sonra çok takarım kafamı kafama. Kafaya takarım yani kafamı , misal başım ağrısa "ulan acaba kafam yarıldığında beynim mi hasar gördü ?" falan diye kurarım heme yarık kafamla. İşte durum böyle olunca ben bir kalp krizi habercisi olduğunu düşünerek bütün sabah "kalp krizi geçiriyorum" diye evin içinde dolaşmaya başladım. Hani bir gören olsa "gerizekalıya bak , kalp krizi geçiriyorum diye yarı hüzünlü yarı gülerek geziyor" diye küfür eder. Çok kırıcı böyle şeyler , neden küfür ediyorsun yani aslında.
Hala devam eden bir sızı var ama bu artık kalbi geçti , boyun ve bacak yollarında etkili olmaya başladı. Eğer kalp krizi ise büyük bir kalp krizi geldiği kesin , bu durumda en az bir Ali Rıza Bey kadar dirayetli olmam lazım.

Kalp Krizi deyince benim aklıma hiç öyle kalp , kriz ya da hastaneli dizilerde sıklıkla gördüğümüz yeşil ekranlı alet gelmiyor. Kalp Krizi denildiği vakit benim aklıma her şeyden evvel Ali Rıza Bey geliyor. Çok saçma diziler gördüm , konusu - karakterleri rezalet diziler izledim ama hiç hobi olarak kalp krizi geçiren bir karakter görmedim. Tabi dizi olarak bakmamak lazım ama dizi olunca daha dizi oluyor. Anlamadınız tabi bu dediğimi , normaldir.


"Bazen düşünüyorumda , bende de yanlış bir şyler vardı galiba diyorum" diye bir şiir vardı Kayahan'ın şarkısının içinde. Şimdi böyle bir mağdur , böyle bir aciz şiir okurken girişi böyle yapınca , o şiiri okuyan ya da dinleyen kişi direkt "şerefsiz karı" diyordur. En azından ben bunu çok dedim , çünkü orada hafif bir "bak hala kötülemiyorum eski karımı" havası var. Bu tavrı yüzünden Kayahan'ı biraz kınamak istiyorum ama Kayahan'ı kınamak mümkün mü ? Gitarı kafama ver etti mi 2 albüm çıkarır o dayaktan.

"Seninle her şeye varım ben" şarkısı da vardı Kayahan'ın ki bence en etkileyici şarkısı o. İçinde hem "alayına gideriz beraber" temalı maskülen bir hava var , hem diğer yandan "öküze girelim keser yeriz" temalı bir sinsiyet havası var ( bkz: sinsiyet ) hemde "romantik insanım ben" temalı bir "kadından anlarız" havası var.


Fantastik Dörtlü diye diye heder olduk. Yok taş adam , yanan adam , elastik adam , çok acaip güçleri olan kadın diye göklere çıkarttık ama ben size esas fantastik dörtlü nasıl olur söyleyeyim ;

Mahsun Kırmızıgül , Yılmaz Morgül , Mustafa Sarıgül , Gülşen.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Buraya bir şey yazıyorsun , küfür falan olmazsa seviniyorum.