Kararımı vermiştim...
Dünya üzerinde bulup bulunabilecek en azılı "çok soru soran adam" ile daha fazla zaman geçiremezdim. Bunun yerine çılgın kız tarafından yapılan teklifi kabul ederek mantıksız parti için yerimi ayırttım.
Çılgın kız mekana arabasıyla gelmişti ve az önce yaklaşık 19 kişiyi evine davet etmişti. Bunun karşılığında bu insanların ulaşımını sağlaması , en azından fikir verebilmesi gerekirdi. Kısa bir düşünce süresinden sonra "bi kaç kişi benimle gelsin , diğerleri dolmuş ya da otobüsle gelsin" dedi. Tam o an "av öncesi dönemi" içinde olan erkeklerden biri "evet abi hadi şurdan binelim" diyerek kıza "bak öküz gibi atlamıyorum , sevişilecek insan benim" mesajı verdi. Bunun altında kalmak istemeyen ama geç kalan diğer erkekler ise "evet hadi gidelim" diyerek durumu destekledi fakat "hadi" sayısını ve ısrar tonunu yüksek tutarak "bak biz de öyle hayvan değiliz , seninle gelmek için öküzleşmiyoruz" mesajı verme çabası içine girdiler.
Tüm bunlar olurken ben hiç ses etmiyor , belki beni unuturlar diye bu simsar grubu ile aramda bulunan "takip" mesafesini koruyordum. Tam herkes dağılmaya başladığı an çok güzel olan kız "aaa hadi ne duruyorsun gelsene" dedi. Evet , ben onun arabasıyla gidecek olan gruba dahil edilmiştim fakat bu duruma inanılmaz bir nefret duyan bir grup vardı ; simsar abazanlar...
6 kişi bindiğimiz ve yaklaşık 40 dakika süren araba yolcuğumuz boyunca tek kelime etmedim. Sadece arabaya binerken sağ bacağım ve g.tümün birleştiği nokta olan bölge kapı darbesiyle sıkıştığı için "ahh" demiştim. Yolculuk bittiğinde geldiğimiz yer adeta bir saray , bir "özgürlükler ülkesi" gibiydi. Kapıda bizi 3 tane "çok özgür kız köpeği" karşıladı. İyi eğitim almış , şirin ve temiz bu 3 köpek bahçe boyunca bize eşlik ederek oyunlar oynadı. Simsar abazanlar henüz gelmediği için sakin geçen bahçe merasimi çabuk bitti ve eve girdik.
Çok güzel kız "ne içiyoruz ?" diye sordu. Herkes cevap verirken ben dikkatimi çeken el oyması koltuklar yüzünden cevap verememiştim. Soruyu tekrarlayarak "e hadi ama daha gece uzun !" dedi. Bunun üzerine "fark etmez" diyerek onu daha çok sinirlendirdim , bilmeyerek. O sinirle yıllar yılı türk filmlerinden öğrendiğimiz bir ölçü olan "bi parmak viski" yerine patso satan ucuz kafelerin öğrettiği "tepeleme" tekniğini kullanarak viski koydu. Viski sevmeyen ve o kadar viskiyi hayatı boyunca içmemiş olan birisi olarak "fark etmez" diyerek bunu hak etmiştim. Yavaş yavaş içmeye başladım , müzik açıldı.
Orada bulunan 6 kişi içinde kimseyi tanımayan yalnızca bendim. Beni oraya getiren dingil şu an otobüs ya da dolmuş köşelerinde "çok seksili hayaller" kurarken ben evime ve huzur dolu hayatıma yakşalık olarak 14 km uzaktaydım. Yürüyerek gidilecek gibi değil 14 km.
Yaklaşık yarım saat sonra hiçbir azalma belirtisi göstermeyen viski bardağımı gören çok güzel kız bana dönerek "aaa daha içmemişsin , kırılıyorum ama" dedi. Çok güzel kız bir anda bir anneanne , bir "çok yaşlı ve gençleri yemek yeme konusunda ısrara boğan üst komşu teyze" kıvamına gelmişti. Kendisine viski sevmediğimi ve ayrıca alkol tüketmek konusunda çok becerikli olmadığımı anlatmak isterdim ama buna da verecek çok uzun ve içinde "kırıldım" geçecek cümleler olacaktı. O yüzden kafamı zkmesi yerine gülümseyerek koca viskiyi "fondip" yaptım. Bunun karşısında yaklaşık 5 saniye kocaman gözlerle bana baktıktan sonra "valla helal olsun" dedi. Evet artık o benim için anneanne değil "tek saygı duyduğu şey çok iyi içen adam olan fuzuli arkadaşım" mahmut olmuştu. Mahmut bana bi viski daha koymak için giderken kendisine "az koy ha az koy" diyemedim , ok yayı zkertmişti bile afedersiniz.
Bütün bunların üzerinden 10 dakika geçmeden kapı çaldı. Çok güzel kız ( mahmut ) kapıyı açmak için gitti ve müziği bile bastıran bir sesle "hahahaha" diyerek çok sesli güldü. İçerden gelen sesler tef , kahkaha ve gülüşmeler şeklindeydi.
Çılgın kız mekana arabasıyla gelmişti ve az önce yaklaşık 19 kişiyi evine davet etmişti. Bunun karşılığında bu insanların ulaşımını sağlaması , en azından fikir verebilmesi gerekirdi. Kısa bir düşünce süresinden sonra "bi kaç kişi benimle gelsin , diğerleri dolmuş ya da otobüsle gelsin" dedi. Tam o an "av öncesi dönemi" içinde olan erkeklerden biri "evet abi hadi şurdan binelim" diyerek kıza "bak öküz gibi atlamıyorum , sevişilecek insan benim" mesajı verdi. Bunun altında kalmak istemeyen ama geç kalan diğer erkekler ise "evet hadi gidelim" diyerek durumu destekledi fakat "hadi" sayısını ve ısrar tonunu yüksek tutarak "bak biz de öyle hayvan değiliz , seninle gelmek için öküzleşmiyoruz" mesajı verme çabası içine girdiler.
Tüm bunlar olurken ben hiç ses etmiyor , belki beni unuturlar diye bu simsar grubu ile aramda bulunan "takip" mesafesini koruyordum. Tam herkes dağılmaya başladığı an çok güzel olan kız "aaa hadi ne duruyorsun gelsene" dedi. Evet , ben onun arabasıyla gidecek olan gruba dahil edilmiştim fakat bu duruma inanılmaz bir nefret duyan bir grup vardı ; simsar abazanlar...
6 kişi bindiğimiz ve yaklaşık 40 dakika süren araba yolcuğumuz boyunca tek kelime etmedim. Sadece arabaya binerken sağ bacağım ve g.tümün birleştiği nokta olan bölge kapı darbesiyle sıkıştığı için "ahh" demiştim. Yolculuk bittiğinde geldiğimiz yer adeta bir saray , bir "özgürlükler ülkesi" gibiydi. Kapıda bizi 3 tane "çok özgür kız köpeği" karşıladı. İyi eğitim almış , şirin ve temiz bu 3 köpek bahçe boyunca bize eşlik ederek oyunlar oynadı. Simsar abazanlar henüz gelmediği için sakin geçen bahçe merasimi çabuk bitti ve eve girdik.
Çok güzel kız "ne içiyoruz ?" diye sordu. Herkes cevap verirken ben dikkatimi çeken el oyması koltuklar yüzünden cevap verememiştim. Soruyu tekrarlayarak "e hadi ama daha gece uzun !" dedi. Bunun üzerine "fark etmez" diyerek onu daha çok sinirlendirdim , bilmeyerek. O sinirle yıllar yılı türk filmlerinden öğrendiğimiz bir ölçü olan "bi parmak viski" yerine patso satan ucuz kafelerin öğrettiği "tepeleme" tekniğini kullanarak viski koydu. Viski sevmeyen ve o kadar viskiyi hayatı boyunca içmemiş olan birisi olarak "fark etmez" diyerek bunu hak etmiştim. Yavaş yavaş içmeye başladım , müzik açıldı.
Orada bulunan 6 kişi içinde kimseyi tanımayan yalnızca bendim. Beni oraya getiren dingil şu an otobüs ya da dolmuş köşelerinde "çok seksili hayaller" kurarken ben evime ve huzur dolu hayatıma yakşalık olarak 14 km uzaktaydım. Yürüyerek gidilecek gibi değil 14 km.
Yaklaşık yarım saat sonra hiçbir azalma belirtisi göstermeyen viski bardağımı gören çok güzel kız bana dönerek "aaa daha içmemişsin , kırılıyorum ama" dedi. Çok güzel kız bir anda bir anneanne , bir "çok yaşlı ve gençleri yemek yeme konusunda ısrara boğan üst komşu teyze" kıvamına gelmişti. Kendisine viski sevmediğimi ve ayrıca alkol tüketmek konusunda çok becerikli olmadığımı anlatmak isterdim ama buna da verecek çok uzun ve içinde "kırıldım" geçecek cümleler olacaktı. O yüzden kafamı zkmesi yerine gülümseyerek koca viskiyi "fondip" yaptım. Bunun karşısında yaklaşık 5 saniye kocaman gözlerle bana baktıktan sonra "valla helal olsun" dedi. Evet artık o benim için anneanne değil "tek saygı duyduğu şey çok iyi içen adam olan fuzuli arkadaşım" mahmut olmuştu. Mahmut bana bi viski daha koymak için giderken kendisine "az koy ha az koy" diyemedim , ok yayı zkertmişti bile afedersiniz.
Bütün bunların üzerinden 10 dakika geçmeden kapı çaldı. Çok güzel kız ( mahmut ) kapıyı açmak için gitti ve müziği bile bastıran bir sesle "hahahaha" diyerek çok sesli güldü. İçerden gelen sesler tef , kahkaha ve gülüşmeler şeklindeydi.
Bu gelen kimdi ?
ilahi! :D
YanıtlaSil